Anasayfa    Özgeçmiş    Yazılar    Fotoğraflar    Yorumlar    Duyurular    İletişim      

MİTOLOJİ HİKAYELERİ ÜLKESİ GÜRCİSTAN

   MİTOLOJİ HİKAYELERİ ÜLKESİ GÜRCİSTAN



MİTOLOJİ HİKAYELERİ ÜLKESİ GÜRCİSTAN
Ermenistan gezisinin devamı olarak otobüsle Gürcistan’a geçtik. Tiflis’teki otelimize varmamız geç vakit olacağı için yol üzerinde kafesi olan bir süper markette yemek yedik. Sırada beklerken önüme bir genç adam geçince ben de söylenmeye başladım. Adam dönüp Türkçe çok özür diledi sizi fark etmedim deyince ben şok oldum. Gürcistan’da Türkmenler ve Türkiye ile ilişkileri olan Gürcülerden çok fazla Türkçe bilene rastlayabilirsiniz.
Tiflis Hamamlar Bölgesi

Kanyon


Visesiz hatta pasaportsuz gidebileceğiniz Gürcistan 70 bin m2 yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahiptir. Dünyanın her yerinden gelen turistler ekonomisinin önemli bir katkı yapar. Bu nüfusun %82’si Gürcü Ortodoks , % 10’u Müslüman , % 4’ü Ermeni ,% 2’si de Rus’dur. Kafkas dağlarında pek çok etnik grupların yaşadığı bu ülkede Acara, Abhazya ve Osetya özerk bölgeleri var. Ancak Abhazya ve Osetya bölgeleri Rusya işgaline uğramış ve yarı bağımsız yerel devlet olmuşlardır.
Aşkların Sembolü Kilitler

Tiflis Gece



Kaplıcalarla dolu olan ve “Sıcak yer” anlamına gelen başkent Tiflis 1.5 milyon nüfusa sahip . Daha önceleri yakındaki Mtskheta başkent iken 5.yy daki Pers saldırıları yüzünden taşınmaya karar verilmiş ve kralın avlarken kovaladığı bir şahinin konduğu yer olan şimdiki konumuna yerleşmiş. Ardahan ,Artvin ve Kars gibi bölgelerde Gürcü köyleri vardır. Hırıstiyan kültürünü de kralın zorbalaığından ve sarkıntığından Kapadokyadan kaçarak buraya gelen Nino isimli azize buraya getirmiştir.
Cuma Camii

Sayat Nova Ermeni Şair


TİFLİS
Tiflis tarihi binalarını korumuş çok güzel bir kent. Hamamlar bölgesinden başlayan gezimiz bir kanyondan geçerek şehrin ortasındaki şelaleye görüp tepedeki 18. Yy dan kalma iki mihraplı Cuma camini gezdik. Bu camide şiiler ve sunniler beraber ibadet ederlermiş. Şii’ler yaşadıkları acıları anmak adına namaz kılarken başlarını taşlara koydukları için caminin bir kenarında bu taşlar duruyordu.

Yaşlı Kadına Yardım

Gabriadze Tiyatro Kulesi


Meydandaki elinde sazı ile duran bir adamın heykelini rehberimiz uzun uzun anlattı. Sayat Nova isimli Ermeni şair Adana’dan Tiflis’e gelmiş ve Türkçe,Azerice ve Ermenice üç dilde acıları, umutları dile getirmiş.
Şehrin Her Yerinde Heykeller Var

Bit Pazarı


Bit Pazarında Antikalar

Bu bölge her türlü dükkanın bulunduğu Tiflis’in çarşısı. Biraz ileride Piza kulesini andıran yamuk bir kuleden öğlen saatinde çıkıp dans eden kuklalar Gabriadze tiyatrosuna ilgi çekiyor ve o saate turistler orada toplanıyor. Şehirde 33 tiyatro olduğunu öğrenince başka bir gözle etrafı izliyorsunuz.
Heykeller

Çicekçi

Her köşede heykeller ve geniş yeşil alanlar var. Şehrin orasından geçen Kura nehri kenarında yürüyerek çeşitli el ürünlerinin ve her çeşit ikinci el eşyaların satıldığı, antika meraklıları ve kolleksiyoncuların ilgisini çeken sanat merkezi gibi olan pazara gidiyoruz. Oradan ara sokaklardan geçerek ana caddedeki Ulusal Arkeoloji Müzesini geziyoruz.
Samtavro Manastırı

Mtsheta


Öğleden sonra ülkenin en eski başkenti Mtsheta beldesine gidiyoruz. Kura nehri kıyısında kurulu bu kent M.Ö.3.y.y.dan M.S.5.y.y.a kadar ülkenin merkezi imiş. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan kilisesi ile ülkenin en kutsal yerlerinden biri. Hediyelik eşya dükkanlarının arasında dolaşırken nehir kıyısındaki bir kafeye girince burasının iki Türk kadın tarafından işletildiğini gördük. İzmir Güzelbahçeden buraya gelmişler ve bu güzel kafeyi işletiyorlar.
Mtsheta Çarşısı

Türkiye'li Kadınların Kafesi

Akşam yemeğine otobüsle gittiğimiz lokantada bizim Kars dansları dediğimiz türden dansların yapıldığı ve müzikli bir lokantada yemek yiyoruz.

Ertesi gün grup şarapları meşhur olan Kaheti bölgesindeki orta çağ kenti Signagi’ye gidiyor. Tiflis de başka günümüz kalmayacağı için biz üç arkadaş sevdiğimiz bu kenti biraz daha görmek istiyoruz ve grupla gitmiyoruz.
Karlis Deda Heykeli

Önce teleferikle Gürcistan’ın Karli’nin annesi anlamına gelen 1500 . kuruluş yıldönümü için 1958 yılında yapılan bir elinde dostları için şarap kadehi, diğerinde düşmanlar için kılıç bulunan Karlis Deda heykelini olduğu Solalaki tepesine çıkıyoruz. Pek çok hediyelik eşya satılan, botanik bahçesi, Narikala Kalesi ve şehri tepeden izliyoruz . Sonra da yürüyerek otelimizin bulunduğu bölgeye inip Kura nehrini takip ederek ileride gördüğümüz köprüye doğru yola çıkıyoruz.
Tiflis Solalaki tepeden

Şehrin ortasındaki Barış köprüsü mavi boyasıyla turistleri çekiyor. Tiflis, bir köprüler kenti. Kura Nehri’nin tam ortasından ikiye böldüğü kenti köprüler birleştiriyor. Çoğunluk eski tarihli taş yapılar ve hepsi arabaların geçişine olanak tanıyor. Barış Köprüsü daha çok şan için yapılmış gibi bir his veriyor.. Cam ve çelikten yapılan bu köprü Tiflis’in geri kalan köprülerinden keskin çizgilerle ayrılıyor.
Narikala kilisesi



Tiflis Sokakları

Kura nehrini kuzeye doğru takip ederek zenginlerin mahallesi olan çok güzel binaların, kafeleri olan bir caddeden keyifle yürüyoruz ve kuzeyde bir köprüden karşıya geçiyoruz
Sokak Satıcıları

Dilenci

Köprüden geçip Rustavali caddesini takip ederek güneye doğru şehrin merkezine iniyoruz. Burası hükümet konağının belediye binası ve müzenin bulunduğu cadde. Özgürlük meydanında çarşı içine geçip otele varmadan önce Kura nehrindeki gezi teknelerinden birine binip
şarabımız eşliğinde etrafı izliyoruz.
Kedinin Keyfi

Nehirdeki Gemiler



Akşam yemeğini ise bu bölgedeki çok büyük bir restoranda yedik. Restoran oda oda ayrılmış. Her odada farklı gruplar var. Rehberimizin önerdiği yemeklerden bir ziyafet çekiyoruz. Servis de çok profesyonel ve hızlı.
Küprüdeki Heykeller



GORİ KENTİ

Gürcistan’ın içlerine doğru Stalin’in doğduğu Gori kentine gidiyoruz. Gürcüler , hem Abhazya hem de Osetya’yı işgal edip burada sadece kendisinin tanıdığı “uydu” devletçikler kurduğu için Stalin’i sevmiyorlar.
Stalin'in Müze Bahçesindeki Çocukluk Evi

Gori Azeri ,Rus , Oset , Rum , Ermeni gibi birçok ulustan insanların yaşadığı 250 bin nüfuslu bir şehrin önemi Stalin’in doğduğu ev ve müzeden geliyor. Ev çok küçük. Alt katta babası ayakkabıcılık, üst katta annesi terzilik yapıyor.
Stalin'in Treni

Müzeyi rehberle gezdik. Stalin’in hayatı anlatıldı. Stalin uçaktan korktuğu için a da şöyle diyelim ( (dünyayı titreten Stalin için korktu demek yanlış olabilir tabi)) uçaktan hoşlanmadığı için bir yerden bir yere hep bu trenle gitmiş.

Stalin’in hayatı ile ilgili bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://www.haberler.com/josef-stalin/biyografisi/

KUTAİSİ
Kutaisi Şehri

Kutaisi şehrine doğru giderken dağda bir kiliseye daha uğruyoruz. Bahçesinde yerel kıyafetli adamlar bekliyor, isterseniz size çalıp söylüyorlar.
Kutaisi Meydanı


Kutaisi

Kutaisi çok güzel bir şehir. Meydanda kocaman bir havuz ve park var. Binalar çok yüksek değil ve çok şık. Etrafta gördüğümüz bir çiftin bize tarif ettiği çok güzel dekorasyonu olan, küçük bir lokantaya gidiyoruz. Ancak 1,5 saat sonra bizi kabul edebileceklerini söyleyince onların tavsiye ettiği yer altında bir şarap lokantasına gidip keyifli müzikle yemek yiyoruz.

PROMETHEUS EFSANESİ
Prometheus Mağarası


Sabah inanılmaz büyük ve güzel olan Sataphlia Mağarası ya da nam-ı diğer “prometheus” mağarasına gidiyoruz. “Yunan mitolojisine göre; çok önceleri Tanrı Titanlar (Devler) egemenmiş dünyamıza. Daha sonra Zeus ve diğer tanrılar, Titanlarla savaşıp onları dünyadan kovmuşlar. Ancak bu savaştan önce iki Titan, Klymene ve İapetos evlenmiş ve hepsi çok güçlü, zeki, özgürlük tutkunu dört çocuk sahibi olmuşlar. Bu dört genç Titan, Zeus’u kesinlikle tanrı ve reis olarak kabul etmiyormuş. Zeus, bunlardan Atlas’ı dünyayı omuzlarında taşımaya mahkûm etmiş. (Dünya haritalarını içeren kitaplara bu yüzden Atlas diyoruz). Diğer kardeş Menoitios’u da yeraltına göndermiş. Üçüncü kardeş Epimetheus’u; sandığını açıp dünyaya felaket salan meraklı tanrıça Pandora ile evlendirmiş. Dördüncüsü yiğit Prometheus'muş. Ancak o akıllı davranarak Zeus'un gözüne girmeyi başarıp Olympos'taki ölümsüzlerin arasına alınmış. Aslında bu onun Zeus’tan atalarının öcünü alabilmek için kurnaz bir planıymış.
Prometheus Mağarası Girişi

BİLGİ ATEŞİ

Olympos Tanrıları kuvvetli ve kudretlidir; Prometheus ise akıllı, yaratıcı ve zekidir. O, her şeyden önce insan dostu olarak Zeus’un karşısındadır. Efsaneye göre Zeus, itaat etmediği için Prometheus’a çok kızıp, onun balçıktan var ettiği ve sevip değer verdiği insanları cezalandırır. Önce insanlar kolayca bulamasın diye bütün besinleri toprağa gömdürür. Sonra en önemli silah olan “Bilgi Ateşini” de onlardan saklar. Çünkü insanların, kendine karşı ayaklanmalarından ödü kopuyordur. Ama tahmin edemediği bir şey olmuş ve Prometheus, ağır bir suç olduğunu bile bile, bu bilgi ateşini insanlara götürmeye karar vermiştir. Böylece insanlar gerçekleri görüp, zalim Zeus’a baş kaldırabileceklerdir. Bir sabah erkenden, ateşe çok benzeyen “narteks” çiçeğini yanına alıp, yola çıkar. Tanrıların yaşadığı İda dağındaki ateşe ulaşır. Nöbetçiler uykudadır. Hemen gizlice bilgi ateşini alıp, yokluğu fark edilmesin diye yerine narteks çiçeğini koyar ve bilgi ateşini götürüp insanlara ulaştırır. Artık bu ateşi söndürmeden korumak insanların görevidir. Prometheus, böylece Zeus’tan da intikamını almıştır.


Zeus bunları öğrenince çıldırır ve Prometheus’a korkunç bir ceza verir. Onu Kafkas Dağları'nda büyük bir kayaya zincirletir. Her gün bir kartal gönderir, Prometheus’un karaciğerini yedirir. Gece olunca karaciğeri yeniden oluşturur ve yenilenen karaciğer de, tekrar kartalın ertesi günkü yemeği olur. Bu bitmeyen bir işkencedir. Prometheus, umudunu hiç yitirmeden buna dayanır. Nitekim 30 yıl sonra bir gün Herakles (Herkül) çıkagelip Prometheus'u kurtarır.
Geziden Arkadaşlar

Mitolojideki her olayın, yaşadığımız zamanda bir karşılığı vardır. Bu olayın çağımızdaki karşılığı; insanlığın özgürlük için, umudunu yitirmeden, sonuna kadar mücadele etmesi gerektiğidir. Prometheus'un insana, çok önemli bir güç olan “bilgi ateşi”ni vermesi; insanın kendi yaratıcı gücünü fark ederek özgürlüğünü kazanması ve uygar bir dünya kurması demektir. “ Ethem Gönenç Aydınlık Gazetesi 14.10.2016

SVATENİ BÖLGESİ


Mağaradan sonra Zugdidi şehrinde mola verip taş bir hanın içindeki şık bir lokantada yemek yiyoruz. Gürcistan’ın zengin yemek kültürü et, hamur işleri, köfte, sebzelerden oluşuyor. Ceviz, nar ve sarımsak, peynir, fasulye, patlıcan, ıspanak .erik ve kişniş kullanılıyor. Haçapuri ve Hinkal en meşhur yemekleri. Hinkal büyük bir mantı, haçapuri ise yumurtalı peynirli pide. İkisi de çok lezzetli.
Svateni Bölgesi Dağları

Oradan yolumuz bu gezinin en önemli ve sık gidilmeyen , değişik rotası olan Kafkas dağları. Enguri nehri boyunca yeşillikler içinde dar yollardan yükseliyor ve geniş çayırlara yayılan başşehri Mestia olan 2000 ile 4000 metredeki Svaneti bölgesine varıyoruz.
Mestia bölgesinden Kule Evler

Her tarafta göğe uzanan kuleleri ve yeşil çayırları ile inanılmaz güzel bir manzara var. Çok fazla savaşa sahne olan bu bölgedeki evlerin yanındaki bu kuleler , hem depo hem de savunmada gözetleme için kullanılıyor. Hasat edilen ürünler ve evin zenginlikleri bu kulede saklanıyor.
Köyden Görünüş


Svanlar ,Çerkesler ,Abazalar ,Abhazlar ,Osetler ,Adigeler ,Gürcüler gibi değişik etnik gruplar bu bölgede yaşıyor.
Chalaadi Buzulu Yolu


Ertesi gün 1.5 milyon yıllık Chalaadi Buzulu’na gittik. Yolda dimdik yükselen kayalık yerlerde kaya tırmanışı çalışan gruplarla karşılaştık.
Chalaadi Buzulu

Dönüşte bu gezinin en ilginç yerlerinden biri olan kule evlerden müze olan birini ziyaret ettik. Burası 1932/69 yılları arasında yaşamış ünlü Gürcü dağcı Mikhael Kiegiani’nin evi idi. Lakabı “mişa” olan bu dağcı henüz 14 yaşında iken karşıda görünen zirveye çıkmıştı. Savaş süresince de Alman ordularına karşı zirvelerde kurtarma harekatlarını yönettiyor. Çok genç yaşında Avrupa’da bir dağ çıkışında hayatını kaybediyor. Evin yaşam alanlarını ve kuleyi gezmek imkanını bulduk.
Mestia Köyü'nden

Mestia şehri küçük ama sineması ,güzel kafeleri olan keyifli bir yer. Bizim otelimizde merkezde.Akşam çıkıp gezmek bir yerde gürcü şaraplarından içmek keyifliydi.
Ushguli bölgesi


Ertesi sabah 4X4 ciplerle dağların tepesinde bir düzlüğe yerleşmiş olan dört küçük köyden ve 70 aileden (tahmini 200 kişi) oluşan Ushguli bölgesine doğru yola çıkıyoruz. Gürcistan’ın 5200 metre olan en yüksek Shara tepesinin eteklerinde kurulu olan bu köy tek veya iki katlı taş köy evleri ile etrafa yayılmış. En tepedeki kilisede bol miktarda turist vardı.

Bu bölge hep bağımsız yaşamış. 19.yyda Puta Dadeshkeliani isimli bir lord buraya hakim olmak istemiş. Bölge halkı kilisenin önünde adamla buluşmak için sözleşiyorlar ve bütün köy halkının bir ucunda tuttuğu tetiğe bağlı teli çekmesiyle adamı öldürüyorlar. Böylece sorumluluğu herkes paylaşıyor ve Lordun ailesinin öç alması da imkansız hale geliyor.
Kule Evler

Köyün evlerinden birinin alt katındaki müzesinde oradaki yaşamı izleyebiliyorsun. Kahve için oturduğumuz kafedeki Türkçe konuşan çok hoş bir kadın İstanbul’da çalışıyormuş.

Buradan sonra teleferikle bir dağın tepesine çıkıp oradaki manzaralı kafede biralarımız içip şehrin arkeolojik müzesini de gezerek otelimize dönüyoruz.

BATUM
Dağlardan ,ovalardan Zugdidi şehrine indikten sonra 200 bin nüfuslu ülkenin ikinci büyük şehri ve Acara özerk bölgesinin başkenti olan Batum’a vardık.

Ben yıllar öncesinde bir Karadeniz gezisinde Batum’a gidip botanik parkı gezip iki gece kalmıştım. Bu sefer şehri tanıyamadım. İnsanların çok fakir oldukları güzel bir şehirdi. Şimdi insanlar zenginleşmiş görünüyorlardı ancak şehir gökdelenlerle kalabalıklaşmış, ,çirkinleşmişti.
Batum Parkları
Kafeler Meydanı

Merkezdeki tarihi yerleri tanıyamadım. Rehberimize göre orada kurulan kumarhaneleri Türkler dolduruyormuş. Eski borsa binası meydanı kafelerle dolmuş ve nispeten eski havasını koruyor
Batum

Sovyetler zamanında yapılan resmi binaların tepelerine kuleler çıkmış, meydanların keyifli güzelliği maalesef yok olmuş.

Burada Arganotların öyküsü çok ilginç. Bu efsanenin sembolü olarak şehrin meydanında elinde altın postla büyük bir Media heykeli bulunuyor. Bu heykel Kafkasların ihtişamı ve zenginliği temsil eder.
Media heykeli

Yunan mitolojisine göre isimlerini Argonun denizcileri demek olan gemileri Argo’dan almışlar. Babasının elinde alınan iktidarı alması için oğlu İasos Kolhis yani Kafkasya’da bulunan altın postu getirmesi gerekmektedir. Argo gemisiyle Kafkasyaya gelen İasos’la yerel kralın kızı olan Media ile birbirlerine aşık olurlar. Media aynı zamanda bir büyücüdür. İasos’a postu alması için canavarla mücadelesinde yardım eder. Birlikte Yunansitan’a dönerler. Ancak İasos’un başka bir kadına aşık olmasıyla işler yolundan çıkar ve Media’nın kadına hediye ettiği elbise kadınla birlikte yanar.

Batum Plajları

Bu ilginç efsanenin detaylarını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

http://thalassapolis-mitoloji.blogspot.com/2012/05/argonautlar-argo-gemicileri.html

Her şeye rağmen Gürcistan gerçekten keyifli, şehirlerindeki geniş park ve yeşil alanlarıyla doğaya bizden daha saygılı ve daha modern izlemini veren bir ülke. Pasaportsuz ve kısa süre için vizesiz gidilebilecek bir ülke.
Ağustos 2019
















Fotoğraflar


[Fotoğrafı büyültmek için üzerine tıklayın.

1900


YORUMLAR

Bu yazı için henüz yorum yazılmamıştır.




© Ekim 2015, NergizOvacik.com