Diğer bir gün de Garmisch’ten iki saat trenle Münich’e gidiyorum. Manzara çok güzel karlarla kaplı ağaçlar, evler, göller arasından keyifle gidiyoruz. Amacım bisiklet kiralayıp öyle gezmek. Ancak kışın istasyondaki bisikletçi kiralama yapmıyormuş.
Münich Almanya’nın üçüncü büyük şehri ve Bavyera eyaletinin başşehri. Almanca adı München; kurulmadan önce buraya keşişler geldiği için anlamı keşişlerin yeri demekmiş. Ekim ayında biraların su gibi aktığı meşhur octoberfest bu şehre ait. Şehir 1158 yılında kurulmuş. 2. Dünya Savaşı sırasında 6 yılda 71 hava saldırısına uğruyor ve neredeyse tamamen yıkılıyor.
Şehrin haritasını alıp daha önce görmeyi planladığım yerlere gezme programımı yapabilmek için bir kafede oturup yan masadaki kızlara gerekli sorularımı soruyorum. Bisiklet kiralamamış olmam iyi olmuş, zira şehrin gitmek isteiğim her yerine metro ya da tramvayla gidilebiliyor. Ben tramvayı seçiyorum. Etrafı seyrederk şehri geziyorum. Keyifli bir şehir.
Yeni ve eski belediye binalarının olduğu Marienplatz en turistik yerlerden biri. Burası eskiden suçlulurın idam edildiği meydanmış. Adını meydanda bulunan Marien heykelinden alıyor.
Marien Heykeli
Meydandaki yeni belediye binasının saat kulesinde 11,12 ve 17 saatlerinde çanlar çalmaya başlıyor ve 10 dakika süresince çeşitli heykeller dans ediyor. Tabi bu saatlerde büyük kalabalıklar binanın önünde toplanıp bu gösteriyi izliyorlar.
Meydana kadar gelen geniş yol trafiğe kapalı ve çeşit çeşit dükkanlar ,müzik yapan insanlar var. Esas noel zamanları çok renkli oluyormuş. Hemen arka sokakta St peter Kilisesi var. Bir ücret karşılığı kulesine çıkyorsunuz. Tabi benim böyle bir görüntüyü kaçırma ihtimalim olmadığı için epey yüksek olan çan kulesine çıkıp şehre tepeden bir göz atıyorum.
St Peter kilisesinde çıkıp sağa doğru yürürseniz Viktualienmarkt denen pazar yerine varıyorsunuz. Büyük bir açık alan ve etrafında çeşit çeşit lokantalar ve yiyecek , içecek satan dükkanlar. Öğlen saati havanın soğuk olmasına rağmen alandaki masalarının hemen hemen hepsi doluyor. Almanya’ya geldiğimizden beri görmediğim sebzeler,onlarca çeşit zeytin satan dükkanlar ,çeşit çeşit deniz ürünleri... ne yiyeceğimi şaşırdım.
Garmish de yemekler değişik et ve patatesten oluşuyor. Bir seferinde içinde sebze var yazan çiftçinin tabağı isimli yemeği istediğimde sebze olarak bir parça brokoli ile bir parça kırmızı biber vardı. Büyük şehrin avantajları diye düşündüm.
Oradan tramvaya binip İngiliz bahçeleri diye bir parka gittim. Mühih’in ortasında bulunan çok geniş bir alana yayılan bu parkta insanlar yürüyüş yapıyor ,kafe ve restoranlarına takılıyorlar. Tramvayla parktan dönerken gördüğüm ilginç duraklar da inip etrafı gezmek epey keyifliydi.
Tekrar tramvaya atlayıp bu sefer şehrin diğer ucundaki Nymphenburg
Sarayına gidiyorum. Büyük bir bahçe ve yarısı buz tutmuş içinde kuğular, karabatakların bulunduğu gölün kenarındaki saray bütün ihtişamıyla karşınıza çıkıyor.
