Anasayfa    Özgeçmiş    Yazılar    Fotoğraflar    Yorumlar    Duyurular    İletişim      

VANCOUVER VE VANCOUVER ADASI

   VANCOUVER VE VANCOUVER ADASI



VANCOUVER ADASI

Seattle’dan kiraladığımız araba ile Anacortis’ten arabalı vapura biniyoruz ve büyüklü küçüklü bir kısmında yerleşim olan San Juan adalarının arasından fiyordlarda gezer gibi geçerek Vancover adasına geçiyoruz.


Kanada yüzölçümü bakımından dünyanın 2. Büyük ülkesi. Kanada,hala Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı'na bağlı bir ülkedir. Aynı zamanda ülke, 10 eyalet ve 3 bölgeden oluşan, merkezi olmayan, anayasal monarşi ile yönetilen, 1867 kabul edilen Konfederasyon yasası ile kurulan Kanada, parlamenter demokrasi ve anayasal monarşi ile yönetilen bir federasyondur. Devlet Başkanı ve hükümdarı “Kanada Kraliçesi” sıfatı ile Kraliçe II. Elizabeth'dir. Kraliçe'nin Kanada'daki temsilcisi Genel Vali'dir ve genellikle emekli olmuş eski politikacılar veya diğer seçkin Kanadalılar arasından Başbakan önerisiyle Kraliçe tarafından atanır. Hem Kraliçe hem de Genel Vali çok az yetkiye sahip sadece göstermelik yöneticilerdir. Kanada'nın iki resmî dili vardır: İngilizce ve Fransızca.

10 eyalet ve 3 bölgeye ayrılmıştır. Eyaletlerin federal yönetimden geniş oranda özerkliği varsa da bölgelerin bağımsızlığı daha azdır. Pekçok ülkede olduğu gibi buradaki özerk eyaletlerden dolaya Kanada bölünmemiştir. Benim anlamadığım bir nedenden dolayı biz özerklikten çok korkmaktayız ve bitmeyen bir savaş ve ölen genç insanlara razı gelmekteyiz.

Vancouver adası hemen Abd’nin kuzeyinde Kanada’nın güney doğusunda büyük bir ada. Yanından geçen sıcak su akıntısı adanın iklimini olumlu etkiliyor. Plajları ve üniversiteleri meşhur bir ada.internette türkçe aradığınız zaman ilk önce üniversiteler çıkıyor.
Sidney isimli küçük turistik yerleşim yerinde vapurdan iniyoruz.

Arabayla geçtiğimiz Victoria'nın önemi Britanya Kolombiyası'nın yönetsel merkezi olmasıdır. Victoria turistik bir şehir. Bir ailenin kurduğu Butchart bahçeleri buranın önemli gezilecek yerlerinden biri. Japon, akdeniz bahçeleri gibi isimler verilen inanılmaz güzellikte düzenlenmiş bahçelerde keyifle geziyoruz. En önemli renkleri yine bizim vefalı sardunyalar oluşturulur.

Deniz kenarında güzel kafeler var. Ayrıca valilik binasında herkese açık bir lokanta varmış. Ancak hafta sonu bina kapalı olduğu için lokanta kapalıymış.



Valilik binasının yemek için halka açık olması bizim ak sarayı düşününce beni çok etkiledi. Deniz kıyısında geçen manzaralı yol ise bizim karadeniz sahilleriyle boy ölçüşemez. Hafta sonu olduğu için her yer kalabalık. Deniz kıyısında bir lokanta bulup keyifli bir yemek yiyoruz. Victoria şehri bilgisayar teknolojisi açısından önemli bir şehir. Victoria dışındaki alanlarda gelir orman ürünleri üzerinden elde ediliyor. Otelimiz merkezde. Alt kattaki kötü john barı gece saat 2 de yüksek kahkahalar ve gürültülerle dağıldılar ve uykumuzu böldüler.



VANCOUVER

Sabah arabalı vapurla Vancouver'a geçiyoruz. Bu vapur daha büyük ve şık. Vancouver Batı Kanada'nın en büyük, ülkenin de üçüncü büyük metropolü. Farklı etnik grupların bir arada yaşadığı kozmopolit bir kenttir.


Vancouver şehrinde İskoç kültürü, barları çok yaygın. Zaten Amerika'daki İngilizler iç savaştan kuzeye Kanada'ya geçmişler.
Önce şifreni yazıp anahtarını alabileceğin hizmeti veren bir kafeden kalacağımız evin anahtarını alıyoruz. Ev şehrin merkezinde 28 katlı bir apartmanın 7. Katında açık mutfak ve balkonu olan şık bir odada kalacağız. Kapı, asansör, otoparkın her katında güvenlik kilidi var.
Buranın Çin mahallesi çok meşhur. Özellikle lokantaları. Amerika pazartesi tatil olduğu için etrafta epey turist var.

Ana caddelerden birinin köşesinde çok meşhur bir buhar saati var. Saat her 15 dakikada bir ıslık ve müzik çalarak ötüyor ve etrafında birikenlere hava atıyor. Eskiden buharla çalışan bu saat şimdi buharla değil şehrin doğalgaz sistemi ile çalıyormuş.

Sokaklar keyifli, bakımlı başlıca gezilecek yerler Çin Mahallesi Gastown ,Kanada plaza, Stanley park. Evde biraz dinlenip Meriç’ in bulduğu biraz tinki tonki lokantaya gidiyor, lezzetli bir yemek yiyoruz.
Şehirde karavan kiralanacak yerler ve bol miktarda kamp alanları var.
Gerek Seattle gerek se Vancouver'ın coğrafyası birbirine benzeyen, kıyıları denizin karaların içine girip ufak koylar oluşturduğu bir yapı. Sanırım bundan dolayı daha kuzeyde olmalarına rağmen hava San Francisco gibi yani ne çok soğuk , ne çok sıcak oluyor.


Bu koylardan birinin kıyısında yürüyerek , muhteşem şık evlerin oluşturduğu sitelerden geçip Granville adasına varıyoruz. Adanın web sitesine girmek isterseniz size ingilizce mi fransızca mı istiyorsunuz diye soruyor. Kanada çift dilli bir ülke; ve ne garip ki bölünmüyor.
Burası da gezilip görülmesi gereken bir yer. Büyük bir çarşı içinde yemek hediyelik eşya, manav, kasap , balıkçı ne ararsanız var. Çevrede çok güzel sanat eserleri satan dükkanlar sokaklarda müzik yapan gruplar var.

Eski bir çimentocu olarak benim en çok ilgimi adanın ortasındaki çimento fabrikası çekti. Hala çalışıyor mu anlamadım ama sanırım çalışmıyor ; silolar üç boyutlu duvar resimleriyle süslenmişti. Çok gösterişli ve güzeldi. Bunlar Kanada'nın ilk duvar resimleri, dünyanın ise tek, üç boyutlu duvar resimleriymiş. İkiz Brezilyalı kardeşler tarafından yapılmış.

Oradan deniz dolmuş taksilerle Yaletown diye nispeten zengin bir bölgeyi dolaştık. Çeşitli kafeler, lokantalar ,şık dükkanlar ,duvar resimleriyle süslü sokaklar ve mimarisi değişik evlerin bulunduğu bir semt.

Akşam gecelere akma kararı almıştık ancak pazartesi gecesi olduğu için çok az yerde müzik vardı; olan yerler de çok geç başladığı için ve biz de bütün gün sokaklarda dolaşıp yorulduğumuz için eve gitmeye karar verdik. Yolda benim çok hoşuma giden bir mahalle barında bir şeyler içip evimize döndük.

Ertesi sabah şehrin ortasındaki çok geniş alana yayılmış Stanley parkı gezmeye gidiyoruz. Göğe merdiven açmış gibi yükselen ağaçlarıyla bisikletle rahatça gezilebilecek keyifli bir park. Totemler, atlı turist arabaları, yürüyüş yolları ile şehrin ortasında bir vaha.


Gül bahçesi ve kuş göç yolları üzerindeki parkta göller var. Yağmur ormanlarının kocaman ağaçları gökyüzünü yeşile boyuyor. Ördekler, kunduzlar ortalıkta insanları dikkate bile almadan dolaşıyorlar. İnsanlarda onları rahatsız etmiyor zaten.

İnsanların zarafeti, sokaklarının güzelliği ve doğasıyla Vancouver çok güzel bir şehir. Zaten dünyadaki en rahat ,medeni ve güzel beşinci şehirmiş.
Dönüş uçağımız Seatle’dan. Arabayla karadan Seatle’a dönerken öğle yemeği için Burlington yolunda küçük bir kasabanın nehir kıyısındaki lokantasına giriyoruz. Lokantanın bir duvarı piyango biletlerine ayrılmış; bizim kazı kazan benzeri bir piyango. Şimdiye kadar piyangodan bir şey çıkmamış olmasına rağmen hemen gidip bir bilet alıp şansımı deniyorum. Hani fıkradaki gibi yukarıdaki bu kadına para vereceğim ama hiç piyango bileti almıyor demesin diye. Tabi ki bir şey çıkmıyor.

Kanada sınırından çıkarken Meriç yeni aldığı yeşil kartıyla çıkıyor ve pasaporta gerek olmadığını görüp çok mutlu oluyor. Arabamızı Seatle hava alanına bırakıp San Francisko’ya dönüyoruz.

Mayıs 2015


Fotoğraflar


[Fotoğrafı büyültmek için üzerine tıklayın.

3379


YORUMLAR

Bu yazı için henüz yorum yazılmamıştır.




© Ekim 2015, NergizOvacik.com