Anasayfa    Özgeçmiş    Yazılar    Fotoğraflar    Yorumlar    Duyurular    İletişim      

DANİMARKA

   DANİMARKA



Arkamda bir yığın sorun önümde bir yığın sorunla çıkıyorum Danimarka yolculuğuna.. Son günlerde üzerimden atamadığım bir isteksizlik, hayattan zevk almama..İstanbul’dan üç saat sürüyor Kopenhag’a. Çok büyük pırıl pırıl bir havaalanı.. Pasaport kontrolunu yapan adam dönüş biletimi soruyor ve bir telefon numarası …sonra son derece kibar Danimarka’ya hoşgeldiniz diyor. Pek çok ülkeye gittim. İlk defa bir pasoport memuru bu kadar kibar ve düzgün davranıyor. Danimarka’lıların genelde kibar olduklarını kaldığım bir hafta içinde tesbit ediyorum.. Tanımadığınız kişiler size günaydın diyor, otobüste ya da bar da çok normal gibi size dönüyor ve kırk yıllık ahbabınız gibi konuşmaya başlıyor. Pek çoğu da ingilizce bildiği için sizin Danca bilip bilmeminizin bir önemi yok zira sohbet İngilizce devam ediyor. Meriç çok yalnız olmalarına bağlıyor bu samimiyetlerini.


Meriç havaalanında karşıladı beni. Şişmanlamış bütün AFS öğrencileri gibi. Yedi kilo almış. Zaten zayıf bir kız değildi biliyorsunuz. Benim ilk cümlem “amma tombikleşmişsin ” olunca kızın morali çok bozuldu tabi. Bana da bir arkadaşım bir aradan sonra beni gördüğünde böyle demiş ve bu beni zayıflamak konusunda çok tahrik eden bir cümle olmuştu. Belki Meriç’e de faydası olur.
Bir de burnuna hızma takmamış mı? Hani şu MFÖ nün şarkısındaki gibi kız gitti gavur ellere orasına burasına küpe taktı. O çok mutlu ve şık buluyor kendini ama bizim zamanımızda ayıların burnuna halka taktıkları için bana onu hatırlatıyor ve pek de hoşlandığım söylenemez. Çok öğünüyor ve çok mutlu hızmasıyla. Hemen hemen bütün gençlerin çeşitli yerlerinde burun dudak, kaş, dil, çene ve tabi kulaklarında hızmalar var. Bunlar görünen yerleri ayrıca göğüs uçları ve göbeklerine de takıyorlarmış. Ben bir yüzükten rahatsız olurken onların her taraflarını delip bu kadar takıp takıştırmalarını anlamama tabi ki imkan yok.

Meriç’le çok güzel gezdik, tozduk. İlk defa nereye gideceğiz, hangi otobüse bineceğiz gibi dertlerim olmadı. Doğru dürüst haritaya bile bakmadım. Akşamları bugün buraları gezdik diye o bana gösterdi. .Birgün Semih'lerle Kuzeye gittik. Şatolar ve saraylar gezisi oldu. Birgün cenazeye katıldık. Güneyde bir şehirde. Cenazede şarkılar söyleniyor ve papaz ailesinin onu anlattığı şekilde öleni tanımlıyor. Sonra yemek ve Birgit’in sevdiği şarkıları söylediler. O gün meriç çok kötüydü. Benim orda olmam çok iyi oldu. Bir gün meriç’in kaldığı şehre gittik. Bir ya da iki katlı binalardan oluşan bir şehir. 5 tane yüksek binası var. Birgün de bisiklet kiraladık ve bütün Kopenhag'i şöyle bir turladık. Onun dışında müzeler, sokaklar, parklar, bahçeler dolaştik. Meriç dediklerine göre çok iyi Danca konuşuyormuş. İngilizcesi de çok iyi. En azından düzgün cümleler yapıyor. Benim aksanımı bile eleştirdi haspam.
Akşamları peynir şaraplı bir menü ..öğlenleri çin yemeği ve biramızı alıp belediye meydanında serserilik yaptık. ..

48 bin Km2 alanı olan Danimarka da 5 milyon kişi yaşıyor. Bunun dörtte biri başkent Kopenhag da. Kişi başına yıllık 20 bin dolar gelirle dünyanın en zengin ülkelerinden biri.

En kalabalık şehri olan Kopenhag’da bile hiç bir trafik tıkanmıyor. Yoğun bir otobüs trafiği var. Akşam her gün 2:00 ye kadar perşembe-pazar arası da 4:30 a kadar otobus var. 2:00 den sonra çift tarife ama var. Hiç taksiye binme ihtiyacı olmadı ama taksilerde kredi kartıyla ödeme yapılabildiğini görünce gözümüz korktu. Ayrıca bisiklet önemli bir ulaşım aracı. Bisikletlerin önüne ya da arkasına takılan parçalarla çocuklarını da taşıyorlar. Postacılar sarı bisiklet ve kırmızı çeketle, kargo şirketleri ise farklı renkli formalarla bisikletle dağıtım yapıyorlar. Hem hava kirliğini önlemiş oluyorlar hem de araba trafiği çok azalıyor. Zaten Danimarka’lıların çevre konusunda duyarlılıkları olağanüstü.. Ülkede kutulu meşrubat satılmıyor. Şişeler parayla geri alınıyor. Dünyanın en çok kişi başına bira tüketen dördüncü ülkesiymiş. Meşhur Carlsberg biralarınin kurucusu Danimarkalı. Kopenhag a giderseniz günde iki kere tur yapıp 1868’de kurulan fabrikayı gezdiriyorlar. Geri toplanan şişelerin yıkanması daha pahalı da olsa o sistemi kurmuşlar ve aynı bira şişesini ortalama 33 kere kullanıyorlarmış.

Ana okulunda öğretmen olarak çalışan Meriç’in kaldığı evdeki Rikke’nin evinde kalacağız . Devlete ait bir apatman dairesi daha doğrusu bir oda. Ufak bir açık mutfağı, tuvalet ve balkonu olan bir oda. Rikke 25 yaşında hem okuyor hem çalışıyor. Henüz ne yapacağına karar vermemiş. Öğretmen okuluna gitmiş ama sevmemiş şimdi resim kurslarına gidiyor. Gençlerin çoğu bu durumda. Devlet okuyan herkesi destekliyor. Okula, kursa gidene harçlık veriyor.

Binalar en fazla 5 katlı. Yüksek bina çok az. Yeni yapılanlar da eski mimariyle uyum içinde. Görüntü kirliği göze çarpmıyor. Fazla motorsiklet de olmadığı için gürültü de yok.

Her şehirde çimlerle kaplı büyük parklar var. . En ufak bir güneş çıkınca herkes özellikle gençler parklarda, meydanlarda yerlere otuyorlar güneşe karşı biralarını içiyorlar. Bira su gibi sabahtan itibaren içilebilen bir içki..


Peynir ,salam ve şarap konusunda inanılmaz çeşitler var. Dünyanın her yerinden gelen şarap ve peynirlerin bulunduğu özel dükkanlar bir peynir ve şarap sever olarak beni çok etkiledi

Her şehirde, Kopenhag da her mahallede büyük ışıl ışıl kütüphaneler var. Kütüphanelerde internet bağlantısı var. isteyen orada 20 dakika kullanabiliyor ve herkes sırasına uyuyor. Danimarka dünyanın en dürüst ülkesiymiş. Hırsızlık en önemli suç. Meriç bunu önce salaklık olarak algıladı. Kafaları ermiyor dedi. Oysa bu farklı bir kültür. Arabanızı park edince park yerine paranızı atıyorsunuz ve arabanızın üzerindeki saatte de de ne kadar kalacağınızı gösteriyorsunuz. Kimse kontrol etmiyor çünkü kimse bu kurala uymamazlık etmiyor.

Şehirler arası ulaşım hızlı trenlerle yapılıyor. Saatte 180 km hızla giden trenler ülkenin her köşesine gidiyor. Otomobillerden hızlı olduğu için insanlar bu trenlerle seyahat etmeyi seviyorlar. En ufak bir geçikme olsa yolculara açıklama yapılıyor. Karşıdan gelen tren geçiktiği için 10 dakika geç kalacağız diye. Trenler ve otobüsler tam saatinda kalkıyorlar. Herhangi bir otobüs durağında 10:43 gibi bir saat yazıyor ve o saatte otobüs geliyor Bu trafiğin ne kadar rahat olduğu konusunda da bir fikir veriyor. Otobüs biraz geçikse Danimarkalılar bu memleketin çivisi çıktı diye söyleniyorlarmış.

Danimarkalılar çok seyahat ediyorlar.. Gençler bir süre çalışıp para kazanıp sonra en iptidai şartlarda yaşamayı göze alarak dünya turuna çıkıyorlar. Lise öğrencileri hem okuyor hem de hafta sonu çalışıyorlar. Ayrıca 18 yaşını bitiren her genç 1250, ailesinin yanında değilse 3500’e kron arası devletten yardım alıyorlar. Ben Kopenhagtayken öğrencilerin gösterisi vardı. Çünkü bu yardım ders ortalamasına göre verilmesi planlanıyormuş.. Ellerinde bira kasalarıyla geldiler gösteriye gençler. Yerlere oturup bir yandan biralarını içtiler bir yandan gösteriyi dinlediler. Danimakarda gösteri için izin almak gerekmiyor. Ayrıca ortalıkta polis de görmüyorsunuz. Bu gösteri için bile görmedik. Zaten her türlü seks shop, porno ve esrar satışı serbest. Copenhag’ın doğusunda bulunan Christian bölgesi hippilerin kurtarılmış bölgesi gibi. Çok yoksul ancak renk renk boyamışlar duvarları. Woodstock isimli bir kafe var ve etrafında esrar satılıyor. 4X4 cm2 lik bir plaka 5 ile 3 milyon arasında satılıyor. Esrar satılan bölgede fotoğraf çekmeyi o bölgenin sakinleri yasaklamışlar. Esrar satan bir kadın bize kibarca anlatıyor. Aslında bu yaptığımız kanuni değil onun için bazılarımız korkuyor fotoğraflarının çekilmesinden diyor.. Tabi bu nasıl yasak, biz anlamakta zorlanıyoruz. O bölgeye gidip sehpalarda satılan esrarı alabiliyorsunuz. Esrarın içkiden daha iyi olduğunu ve kafanızı uyuşturmadığını söylüyor kadın bize.

Perşembe geceleri hemen her yerde canlı müzik var.ve özelikle caz. Cuma Cumartesi zaten Kopenhag’lı sokakta olduğu için perşembe günleri müşteri çekmek için canlı müzik koyuyurlar. Biz de böyle bir bara girdik. Keyif için çalan bir grup vardı. Bizden başka bir iki kişi .. dinlemiyorlar müziği. Biz kendimizden geçtik. Çalan müzisyenler de mutlu oldular dinleyici buldukları için..Barmen danimarka’nın özel içkisi olan gammadask’tan ikram ediyor. Şnaps dedikleri baharatlı acı ve çok sert bir içki.

Sokak aralarında meydanlar var. meyve, sebze ve çicek satılıyor. Heryerde çeşit çeşit çicek ve mum var. Çetin Altan’ın kulaklarını çınlatmadan yapamadık. Çicekler genellikle soğanlı bitkilerden. Küçük saksılarda satılıyor.
Çeşit çeşit müze var. Genellikle paralı. Devlet müzeleri bazı günler parasız. Bir de dizayn konusunda çok özel bir yeri var danimarka’nın.. Gümüş, çelik, porselen, seramik, mobilya özel dizaylarının dünyaca meşhur olduğunu ben de orada öğreniyorum.

Herkesin dört yıl işsizlik sigorta alma hakkı. Var. bu arada eğitim alırsa aldığı para artıyor. Tanıdığımız insanların büyük bir çoğunluğu eğitim alanında çalışıyordu. Her an herkes her türlü eğitime ,kursa katılabiliyor. Ve devlet yurttaşlarının eğitim alması için para veriyor.. Gelir seviyesi hemen hemen aynı.. çok fakir olmadığı gibi çok zengin de pek yok.

Danimarka izlenimlerim biraz kuru oldu. Meriç’in e-mektupları kadar renkli değil.
1999


Fotoğraflar


[Fotoğrafı büyültmek için üzerine tıklayın.

2427


YORUMLAR

Bu yazı için henüz yorum yazılmamıştır.




© Ekim 2015, NergizOvacik.com