Anasayfa    Özgeçmiş    Yazılar    Fotoğraflar    Yorumlar    Duyurular    İletişim      

MUTLULUK ÜLKESİ BHUTAN

   MUTLULUK ÜLKESİ BHUTAN



Yalnız gitmenin zor olduğu ülkelerden biri olan ve adını duyan pekçok kişini orası nerededir diye sorduğu Bhutan’a arkadaşlarımın gideceğini öğrenince onlara katıldım.

THY ile Kadmandu’ya oradan bir saatlik bulutların üzerinden izlediğimiz Himalaya'ların Everest, Annapurna ,Lhotse ,Manslu vb tepelerinin büyülü görüntüsü ile Paro havalimanına iniyoruz.


Uçaktan Himalayalar

%68’i doğal milli park olan Bhutan’ın yüzölçümü 38 bin m2,nüfusu 750 bin . Ülkede 2 tane hava limanı var.


Bhutan Paro Uluslararası Havaalanı

Bhutan havaalanı bir saray görüntüsünde. Ülkenin kralı İngiltere’de eğitim görmüş ve ülkenin hem giyim hem mimari olarak geleneklerinin korunmasına özel önem veriyor. Binalar,köylerdekiler dahil betondan yapılsa bile cepheleri Bhutan geleneksel mimarisi olan çivi kullanılmayan ahşap oyma süslerle kaplanıyor ve rengarenk boyanıyor. Bazan arkaları çöplük bile olsa önden görünümleri çok şık. Havaalanının içi de çok şık. Dışarı çıkınca geleneksel kiyafetli rehberler ordusuyla karşılaştık.



Geleneksel dokumalardan yapılmış etekli kıyafetleri,siyah çorapları ile erkekler,uzun etekli ve kollu bluzlu kadınlar ,bu geneksel kıyafetleri resmi görevlerde çalışanlar iş başındayken giymek zorundaymışlar. Bu resmi görevlere turizmde çalışanlar da dahil. Ülkenin en önemli geliri Hindistana sattığı hidroelektrik santrallardan elde ettiği elektrik ve turizm. Eğitim ve sağlık ücretsiz. Halkın çoğu tarımla uğraşıyor. Çok geniş alanlarda pirinç ekilse bile ithal etme gereği de oluyormuş zira esas gıda maddeleri ekmek yerine pirinç.



23 kişiden oluşan grup iki minübüse dağılıyoruz. Rehberimiz bizim ruhumuzu arındıracağımı söylediği, üzerinde semboller olan beyaz eşarplar veriyor.


Paro Dzong (Kalesi)

İlk durağımız Bhutan’ın en eski kalesi olan bir kısmı tapınak, bir kısmı resmi daire olan Paro Dzong Kalesi. Bhutanlılar bu tür mekanlara ancak etnik kıyafetleriyle girebiliyorlar , bir de kollarının altından geçen bir kumaşı boyunlarından bağlıyorlar. Bu kumaş rengine göre onların hangi sınıftan geldiğini gösteriyor. Sarı kral ve dini lider, turuncu başbakan , yeşil hakimler gibi.
Rehberimiz gibi sıradan insanlar da beyaz renkli kumaş kullanıyorlar.


Gezimiz sırasında gittiğimiz şehirlerde bugün tapınak –ofis işlemi gören kaleler Tibet’ten gelen saldırılara karşı savunma amacıyla yapılmış. Tapınaklarda fotoğraf çekmek yasak . İçleri renk renk ve çok değişik figürlerle dolu.



Gezi boyunca kaldığımız oteller şehir dışında ve çok şıktılar. İki yüksek dağın arasından daracık bir vadiye yapılmış olan havaalanı küçük bir şehir olan Paro’ya yakın. Merkezde pahalı turistik eşya satan dükkanlar var. Bir de yerli pazarını geziyoruz. Sigara satılması ve içilmesi yasak olan ülkede doma dedikleri bir cins yaprağa sarılı,kireç suyu ve muskat çiğniyorlar. Enerji verdiği söylenen bu karışımın hafiften kafa buldurduğu ve bağımlılık oluşturduğu kesin.



Bhutan dünyada sigarayı ilk yasaklayan ülke. Televizyon ve internet de 1999 yılında açılıyor ama kral halkı bunların geleneklerine zarar vermemesi için dikkatli olunması gerektiğine savunuyor.



Parasız eğitimde ingilizceye önem verdikleri için gençlerle iletişim kurmak kolay oluyor. 10 sınıfta zorunlu sınav var. Geçenler parasız okumaya devam ediyor geçemeyenler kendi paraları ile hindistan ya da Bhutan da özel üniversiteye gidiyorlar. Askari ücret 300 tl öğretmen 1500 tl vekil 5000 tl Alıyor. Dükkanlarda satılan hediyelik eşyalar çok pahalı.


Dua Tekerlekleri- döndürek binanın etrafında dönüyor ve dua ediyorlar

Himalayaların eteklerinde kurulu olan ülke vadiler ve dağlarla kaplı,her taraftan nehirler ve şelaleler akıyor. 3500 metrelerde bile ağaçlar var. Nehirlerin üzerinde ahşaptan yapılmış ,süslü üzerleri kapalı yaya köprüleri var. Ancak bu şartlarda yol yapımı çok pahalı oluyor ve yavaş yavaş hint işgücüyle yolları yapıyorlar.



Ulusal müze ve duvarları budizm felsefesini anlatan resimlerle dolu Kyichu Lhakhang manastırını da gezdikten sonra otelimize gidiyoruz.



1974 yılına kadar turistlere kapalı olan ülke bugün en önemli geliri olan turizme çok önem veriyor. Önceleri turist sayısını kısıtlarken artık fiyatları arttırarak turist sayısını azaltmayı sağlıyorlar. Turizm mevsimine göre üç öğün yemek, otel,rehber ve araba dahil günlük kişi başı 200 ya da 250 dolar. Yemekler standard . Makarna ya da pilav, ufak parçalar halinde tavuk ya da et, solu patates,brokoli,karnıbahar, havuç gibi haşlama sebzeler. Kendileri ayrıca domuz eti de yiyorlar. Budist oldukları için hayvanları öldürmüyorlar ,hindistantan ithal ettikleri etleri yiyorlar. Bir de ema datsi dedikleri çok acı kırmızı biber ve eritilmiş peynirden yapılan yemeği her öğünde yiyorlar.



Yol üzerindeki dağlar teraslanmış ve pirinç ekili. Yeşilin sarıya döndüğü aralarında şık evler bulanan renk cümbüşü içinde başşehir Thimphu’ya gidiyoruz.





Memorial Chorten dedikleri genç yaşta ölen 3. Kral için annesinin yaptırdığı stupa ilk ziyaret yerimiz.



Burası da bir tapınak gibi insanların etrafında saat yönünde dua ederek döndükleri, bahçesinde piknik yaptıkları ya da dua tekerleklerinin etrafında oturdukları yarı mesire yarı tapınak mekanı bir yer. Bizde yatırlarda helva dağıtıldığı gibi burada da elma dağıtanlar var. Stupanın içi kralın hayatını anlatan renkli sembol ve heykellerle dolu.



Bhutan brüt milli gelir yerine iyi yönetim, sosya-ekonomik gelişme,kültür ve çevrenin korunmasını değerlendiren Brüt Milli Mutluluk katsayısını dikkate alıyor. Buna rağmen dünyada gelişme hızı yıllık %22 ile en yüksek ülkelerden biri. Ülke de poligami ve din özgürlüğü var. Ancak %75 ‘i budist,% 22 si Hindu olan Bhutanda proselitizm (başka dine çevirme propogandası) yasak.



2005 yılına kadar krallıkla idare edilen ülkede bu tarihte yeni anayasa yapılarak parlemento oluşturuluyor. Ancak ilk seçimlerde halk biz kraliyetten memnunuz diye oy kullanıyor. Bunun üzerine kral benden sonra gelenden memnun olmayabilirsiniz diyerek ikinci bir seçimle parlementoyu oluşturuyor. Ve aynı kral 2008 yılında krallığı 28 yaşındaki en büyük oğluna devrediyor. Yani iktidara yapışmayan biri.



Şehrin yüksek bir tepesinde çok büyük bir buda heykeli var. Burada çeşitli konserler ve gösteriler düzenleniyormuş.



Tepeden şehre bakınca şehirdeki Tashichhodzong kalesi –Dinin Merkezi manasına geliyor-bütün haşmetiyle karşınıza çıkıyor. . Burada kralın ofisi ,bakanlıklar ve başrahibin ofisi bulunuyor. Rahiplerin başı olan kişi çok önemli. Protokolda kraldan sonra geliyor.Bu kale yapımında hiç çivi kullanılmamış. Halk bahçesine bayramlık kıyafetlerini giyip dolaşıyor. Nitekim gezinin son günü burada izlediğimiz festivalda bu durumu çok güzel tesbit ettik.

Bu kalenin hemen yanında kralın sarayı var. Rehber karşıda kralın sarayı deyince biz büyük saraylara alışık olduğumuz için kaleyi saray zannettik. Halbuki kenardaki küçük bina imiş.



Bhutan’ın simgelerinden biri olan keçi ve antilop karışımı Takin korumaya alınmış. Hayvanat bahçesinde esas olarak Takinleri görmeye gidiyoruz.





Okçuluk bu ülkenin geleneksel halk sporu. Hemen hemen her yerde rastlamak mümkün. Araya 145 m boşluk bırakılıp iki takıma ayrılınıyor. Bu zor hedefi vuran bir kahraman çıkarsa iki taraf da dans ediyor. Bu hem spor hem de bol miktarda içki içlen eğlence. Geleneksel büyük oklarla yapılandan daha kısa mesafelerde yapılan küçük oklu yarışmalara da çok sık rastlıyorsunuz. Yol kenarında gördüğümüz bir yarışmaya bizim ekiptekiler de katıldılar ama maasesef okları hedefi bulamadı.



Punakha göreceğimiz 3. Bölge. Yolumuz 3100 metredeki Dochu la geçitinden geçiyor. 108 stupa 2008 deki savaşta ölenler anısına yapılmış.



Ülkede toplam 20 bölge var ve 22 kale var. Bu kaleleri tibet saldırılarına karşı inşa etmişler. Punakha daki tapınak en eskilerinden biri. Tapınak, devlet dairesi ve kralların taç giydiği, 5. Kralın düğünün yapıldığı seromoni salonu olarak üç kısımdan oluşuyor. Seromoni salonunda insan kemiklerinden yapılma entrumanlarla çalınan inanlmaz büyülü bir müzik ve bir ayin bizi bekliyor. Maalesef fotoğraf çekmek yasak. Rehbere sorunca arkadaşlarınıza gösterirseniz gelmezler diyor. Punakha Dzong ya da kalesi adları pho erkek mo dişi olan iki nehrin birleştiği yerde 17. Yy da yapılmış. Punakha 1955 e kadar başşehir olduğu için devlet daireleri de buradaymış. Kaygu tibet budizminin kutsal eşyaları burada saklanıyor.



Metshina köyünde Chimi Lakhang bereket tapınağına pirinç tarlaları, dağların üzerinde bulutlar arasında yürüyoruz. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra özel içgörüleri olduğuna inanılan anarşist bir adam adına amcasının yaptığı tapınağa varıyoruz. İçki,kadın , serserilik yaparak yaşayan bu adamın dinin standard gidişine dur deyip kötü ruhları öldürdüğü ve dine reform getirdiğine inanıyorlar. Penis buranın bereket sembolü.





Akşam geldiğimiz otelde bizi şarkı söyleyen kızlar ve dans eden erkekler karşılıyor. Pirinç şarabı ve çay ikram edildikten sonra inanılmaz lüks odalarımıza çıkıyoruz.



Oradan ülkenin doğusuna doğru Trongsa şehrine yola çıkıyoruz. Programda yol 5 saat yazıyor ancak yol yapımı olduğu için bu yolu 9 saate alıyoruz. Yolun bir tarafı uçurum diğer tarafı gök yüzüne uzanan bir yalıyar. Ralicilerin yolu gibi son derece dar ,virajlı ve bozuk. Arada 5-10 evin bulunduğum köylerden geçiyoruz. Dağı teraslayıp ekip biçmişler. Yollar çok dar olduğu için pek çok yerde iki araç yanyana geçemiyor. Kendilerine göre işaretlerle bir taraf nispeten geniş bir yerde diğerini bekliyor. Bu durumda 70 km yol 3 saate ancak geçiliyor.



Yol üzerinde budizm Nyingmapa kolunun en önemli merkezi olan Gangtey Goemba manastırında da bir seromoni var. Etrafta naylonlarla kaplı satış yerleri var. Bu bölge siyah boyunlu leyleklerin göç yolunda ancak kışın buraya geldikleri için göremiyoruz. Gece her tarafı renkli kumaşlarla süslü bir hostelde kalıyoruz.



Yatak Odamız
Ertesi gün festival izleyeceğimiz en batıdaki güzergahımız olan Bhumthang şehrine gidiyoruz. Bu bölge festivallerin merkezi . Her köyün kendi düzenlediği köy halkının hemen hemen hepsinin görev aldığı festivaller var . Bu festivaller 16. yy da bir rahip tarafından ülke halkını birleştirmek dini duygularını güçlendirmek amacıyla çıkarılmış. Genelde 3 gün sürüyor. Biz son gün oradayız.





İnanılmaz renkli kıyafetlerle yapılan değişik dansların bir anlamı var. Örneğin bir dansta dansçılar kötülük cinleri arıyorlar ,bulup önce onu bir kutuya hapis ediyor ve öldürüyorlar. Sonrada ruhunu azat ediyorlar. Bu üç bölümlük dansların arasında danscılar kıyafet değiştirirken 10 kadın dans ediyor.



Palyaçolar çeşitli şaklabanlık yapıyor. Bana bunları anlatan Bhutan’lı genç cinlerin bizim içimizdeki hırs, açgözlülük , yalancılık gibi kötülükleri temsil ettiğini ve onu öldüren kılıçın da aklı temsil ettiğini söylüyor. Böylece akılla kendimizi kötü huylardan koruyabileceğimizi bu dansla temsil ediyorlar.



En son olarak kötü ruhlar sahneye çıkıp dans ediyor.



Buda ve onun gibi iyi insanlar onları kurtarıp budist yapıyorlar. Bunun sonunda festivali seyreden halk bu maskelilerin önünden geçip ellerini öpüyorlar ve böylece onlar da arındıklarına inanıyorlar.



Bu festivali izlemeye gelen hintli bir guruyu daha sonra gittiğimiz bir tapınakta öğrencilere ders verirken tekrar gördük.



Tapınakların etrafında odalarda rahip adayları ikişer üçer yaşıyorlar. Öğrencilerin yüzde 7 si rahip olmak üzere manastırlara geliyorlar. Hepsi de çok iyi ingilizce biliyor. Okullarda da ingilizce eğitime önem veriliyormuş. Gerçekten gençlerle çok rahat anlaşa biliyorduk.
Festivalin ertesi günü Thimphu’ya dönüş yolunda bir ağaç düşüp yolu kapadığı için 2 saat mahzur kalıyoruz ve sekiz saatlik yolu 15 saatte alıyoruz.



Thimphu’da ülkenin en büyük ve önemli festivalini izlemeye gidiyoruz. Bütün halk en şık bayramlık kıyafetlerini giymiş büyük kalenin kenarına inşa edilen stadyuma akın ediyor. İzdahamı önlemek için polisler halkı yönlendiriyor. Polisler silah taşımıyor.




Stadyumda renk cümbüşü sizi karşılıyor. Kaleden müzik yapılıyor. Danslar iki ceşit. Dini olanlar çeşitli maskelerle ve kıyafetlerle konulu olarak iki bakırın birbirine vuran monoton sesiyle yapılıyor. Her dansın değişik konusu var.

Cinler, iblisle,şeytanlar yani kötü ruhlarla iyi ruhların mücadelesini gibi konular işleniyor. Dini olmayan danslar müzikle yerel kıyafetli kadın ve erkeklerle yapılıyor.







Öğlen yemeğinde hepimize yerel kıyafetler veriyorlar. Bol bol fotoğraf çektiriyoruz.



Öğleden sonra rehberimizin ayarladığı bir randevu ile eski bir tapınağın başrahibi ile görüşmeye gidiyoruz. Bilge kişi anlamında kendisine rimpoçe deniyor. Bize tapınağı gezdirdikten sonra çay ve kavrulmuş mısır ikram ettiği odada grubun sorularını cevaplandırıyor.



Gezinin son günü Bhutan’ın simgesi olan 2880 m yükseklikte bir kaya bloğu kenarına kurulmuş olan Tiger-nest tapınağına tırmanıyoruz. İsteyenler yarısına kadar atla çıkıyorlar. Şahin yuvası gibi kayanın ucuna yerleşmiş olan tapınak konumu , manzarası ve mimarisiyle Bhutan’ın en ilgi çekici yerlerinden biri.





Bu tapınakla ilgili çeşitli hikayeler var. Padmasambhava isimli gurunun buradaki kötü ruhu yoketmek için Tibet’ten kaplan sırtında geldiği, diğeri kralın karısı bu gurunun takipçisi oluyor ve kaplan şekline girerek guruyu tibet’ten buraya getiriyor,bir diğeri bu manastırı 16. Yy da buraya yapan Tenzin Rabgye’nin gurunun reenkarnasyonu olduğu.



Bulutlar içinde gördüğümüz tapınak biz tırmanırken bulutlardan kurtulup bütün ihtişamıyla ortaya çıkıyor. Tapınağın içinde çeşitli mekanlar var. Bir tanesi de Tenzin Rabgye’nin uzun yıllarını dua ederek geçirdiği mağara. Nedense mağara imajı hemen hemen her dinde var.



Otele dönmeden oraya ait özel birşey olan taş banyosu yapmaya ve bir köy evini görmeye gidiyoruz. Köy evinin üst katı patates ce pirinç kurutmak için kullanılıyor. İkinci kattaki yaşam alanının ise iki büyük odası dini ibadet için ayrılmış. Duvarlar renkli resimlerle süslü.



Kenarında suyu ısıtmak için kullanılan sıcak taşların konacağı bölmesi olan beton bir taş küvet ten oluşan banyo oradaki köylülerin yıkanma mekanı. Çoğunluk bu küvetlerin yeteri kadar temiz olmadığını düşündüğü için 5 kişi hariç grubun diğerleri otele döndüler. Canan’la ben su ılındıkça sıcak taş ilavesi ile hem sohbet edip hem de keyifle banyomuzu yaptık.

EYLÜL 2015


Fotoğraflar


[Fotoğrafı büyültmek için üzerine tıklayın.

4793


YORUMLAR

Bu yazı için henüz yorum yazılmamıştır.




© Ekim 2015, NergizOvacik.com