68 kuşağının temsilcilerinden devrimci arkadaşımız Hüsnü Ovacık’ı yitirdik.
Her koşulda adaleti, eşitliği savunan, ömrünün önemli bir bölümünü devrimci mücadelenin içinde geçiren Hüsnü, 1947 yılında Denizli’de dünyaya geldi. İzmir(Bornova) Anadolu Lisesini (BAL) bitirdi.1965 yılında ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümüne girdi. O yıllarda yaygınlaşan ve kitleselleşen gençlik hareketi içinde yer aldı. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübüne üye oldu. Kimya mühendisliğinin Öğrenci Birliğinde sosyalistlerin temsilcisi olarak görev aldı.
Dev-Genç içinde fikir ayrılıkları çıkınca bir grup arkadaşıyla bu ayrılığı titizce incelediler. Gençlik içinde etkinliği artan şiddet eğilimine karşı bu konuda daha makul fikirler savunduğuna inandığı Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) saflarında yer aldı.
PDA hareketinin kararlı ve fedakar militanlarından birisi oldu. Her alanda, her koşulda eşitilik ve adalet isteğinin yanındaydı. O kendisini bir işçi sınıfı devrimcisi, bir sosyalist olarak tanımladı. Üniversite öğrenimini bir yana bıraktı. İşçi Köylü gazetesi satmaktan, fabrika grevlerine yetişmeye, afiş yapıştırmaktan, köylü mücadelelerine destek olmaya kadar, gece gündüz demeden Türkiye’nin dört bir yanında koşturmaktan geri durmadı.
12 Mart 1971 askeri darbesi döneminde de bu müdahaleye karşı direnişin içinde yer aldı. Faşist cuntaya karşı bildiri dağıtmak, direniş örgütlemek amacıyla TİİKP üyesi olarak faaliyetlerine devam etti. 1972 baharında tutuklandı. 1974 affıyla serbest kaldı.
Cezaevinden çıktıktan sonra da devrimci hayatı devam etti. Bütün gününü sosyalist hareketin içinde geçirdi. Önce TÜRDA kitap dağıtım şirketinde yönetici olarak görev aldı. Bu amaçla bütün Türkiye’yi dolaştı. Söke’nin Sazlı köyünde yürütülen köylü mücadelesinde Toprak İş Sendikası yöneticisi olarak yer aldı. Sazlıköy direnişi bütün yörede önemli bir köylü direnişi olarak ün kazandı. İlk kızı Fatma doğduğunda o köylü mücadelesinin içindeydi ve doğuma yetişemedi.
1977-1980 yılları arasında 12 Eylül askeri darbesine kadar günlük Aydınlık Gazetesinin İzmir temsilcisiydi. 1980 müdahalesinin ardından askere gitti. Devrimci hayatı nedeniyle bir yana bıraktığı ODTÜ’yü 1976 yılında bitirdi. Ancak kimya mühendisi olarak yalnızca iki yıl çalıştı. Daha sonra çok sevdiği rehberlik mesleğine yöneldi. Gezmeyi, bir şeyler anlatmayı ve geçimini bu işten sağlamayı tercih etti. Çevirmen ve rehber olarak hayatını idame ettirdi. İzmir Rehberler Odası Başkan Yardımcılığı yaptı. Ülke turizminin gelişmesi ve rehberlerin özlük hakları için mücadele etti. Eko turizmin gelişmesi için yeni fikirler ürüten bir çizgi izledi. Kıskançlık ve Kişilik diye Kuraldışı Yayınevinden iki kitabıyla, Arkeoloji ve Sanat Yayınlarından basılan Mitras Gizlerinin Kökeni isimli kitaplar onun titiz tercümesi ile yapılmıştır.
Onu daha çok şeyler yapacağı, birikimini paylaşacağı bir dönemde yitirdik.
Hüsnü, zor zamanlarda gülmesini ve güldürmesini bilen, gelişmiş bir espri yeteneğine sahip, sakin ve kararlı bir devrimciydi. Çevresine güven verirdi. Hüsnü, Türkiye’nin militarizmden demokrasiye, eşitsizlikten adalete doğru ilerlemesi sevdasından hiç vazgeçmedi. Toplumsal konulardaki duyarlığını hiç yitirmedi.
68 kuşağının tipik temsilcilerinden biriydi...