Anasayfa    Özgeçmiş    Yazılar    Fotoğraflar    Yorumlar    Duyurular    İletişim      

“AKILLI” OLMAK İSTEMİYORUM

   “AKILLI” OLMAK İSTEMİYORUM



Bu yazıyı bir arkadaşımın sen zeki bir kadınsın ama akıllı değilsin demesi üzerine yazma ihtiyacı duydum . Nedenini de aklın, geçmiş tecrübe ve bilgi birikimi ile özümlenerek çıkarılan derslerle yargılama gücü, duyguları denetlemek ve hayatta zarar görmemek olduğu şeklinde özetledi . Benim de zaman zaman duygularımla davrandığım için zeki ama pek de akıllı olmadığıma karar verdi.

Akılla duygu... İşle sanat.... Menfaatla dostluk... Denetimle tutku... ikiyüzlülükle kavga... daha belki birçok benzer karşıtlık bulunabilir.

Kanımca dünyayı yaşanır kılan duygulardır .Sanatı yaratan duygulardır. Yalnızca para kazanmayı düşünen bir sanatçı ne kadar yaratıcı olabilir ? Sanat aklın değil duyguların çoşkuyla sel gibi akmasıyla oluşur.Yaratıcılıkta zeka ve duygu vardır ,akıl yoktur. Ama iyi bir iş insanı veya yuppi olacaksanız elbette aklınızı kullanacaksınız! Paranızı dolara mı , yoksa borsaya mı yatıracağınıza duygularınızla karar veremezsiniz. İş ilişkilerinde devamlı rekabet vardır. Buna karşı devamlı aklınızı kullanmak kendinizi kollamak zorundasýnýzdýr. En kızdığınız , boğazlamak istediğiniz kişinin - aklınızı kullanarak- yüzüne gülmek zorunda kalabilirsiniz. İşyerinde aklınızı kullanarak menfaatlerinizi herşeyin üstünde tutar dostlukları çok fazla önemsemeye bilirsiniz . Ya da tutkularınızı, çoşkularınızı , hüzünlerinizi akılınızla denetleyerek etrafa çaktırmazsınız. Hüzünler, sevinçler, kıskançlıklar, tutkular, ağlamak, baðýrmak . Bu duygular çok insanidir. Ama özellikle erkek dünyasında duyguların gösterilmesi zayıflık göstergesidir.

Arkadaşım biraz haklı , Haklı çünkü baktığı zaman ben duygularıyla davranan yargýlama gücünü kullanmayan biriyim. Bir filmden çıkarken beni hüngür hüngür ağlarken görmeniz çok mümkündür. Halbuki pek çok kişi aynı filmi seyrederken benimle aynı duyguları hissetse bile içinden gelen ağlama isteğini bastırır , nedense başkalarının ağladığını görmesini istemez , Ayrıca zaten o bir filmdir, gerçek değildir. Böylece duyarlılığımızı, bastırmayı .duygularımızı örneğin ağlayarak ifade etmemeye ve kanımca giderek belki de duyumsamamaya başlarız. Canımızı yakan bir konuda da ağlamayarak, sinirlendiğimizde bağırmayarak, ya da içimizden geldiği halde çılgınca şarkı söyleyip dans etmeyerek çok”düzgün” bir kişi olabiliriz. Pazarda dolaşırken gözlerinin içi gülen bir çocukla elalemin çocuğu diyerek oynaşmazsak , giderek o güzelliği görebileceğimizden şüpheliyim. İçimizde fırtanalar yaratan tutkulara, sevgilere, kıskançlıklara hep aklımızla gem vurmamız öğretilir. Hep sınırlar vardır. Oysa duygularının çoşkusunu yaşamak; acıyı, hüznü, sevinci, çoşkuyu, hiddeti kanımca zor ,

Enflasyon, geçim derdi. İş hayatındaki rekabet ve çatışmalarla başedebilmek için hep aklımızı kullanmak zorundayız. Bu koşuşturma içinde kendimize ayırabileceğimiz ve ayırabildiğimiz zamanımız o kadar az ki... İşte bu zamanlarda duygularımı denetlemek istemiyorum. Ağlamak. kavga etmek . dokunmak. sevişmek. zıplamak. sarılmak, bağıra bağıra şarkı söylemek velhasıl içimden ne geçiyorsa onu yapamak istiyorum. İnsanları seviyorum, doğayı seviyorum, çocukları seviyorum, Bana ait bu zamanlarda beni böyle seven ve akıllılarını, hırslarını ön plana çıkarmayan içten davranan, kendini kısıtlamayan insanlarla beraber olmak istiyorum. Bir anlamda hesaplı ve kitaplı olmak olan “akıllı” olmayı istemiyorum. Akıllı olmayı seçmiyorum. Yukarıdaki tarif çercevesinde akılın insanların özgürlüklerini sınırlandığını, kişileri belli kalıpların içine hapsettiğine inanıyorum. ve en azından özel hayatımda “akıllı” olmak istemiyorum. “Akıllı” olsam bugün yaşadığım güzellikleri de, hüzünleri de, çoşkuları da, acıları da yaşamayacağım ve tabi ki ben olmayacağım.


Fotoğraflar


[Fotoğrafı büyültmek için üzerine tıklayın.

1307


YORUMLAR

Bu yazı için henüz yorum yazılmamıştır.




© Ekim 2015, NergizOvacik.com