Bu yazıyı bir arkadaşımın sen zeki bir kadınsın ama akıllı değilsin demesi üzerine yazma ihtiyacı duydum . Nedenini de aklın, geçmiş tecrübe ve bilgi birikimi ile özümlenerek çıkarılan derslerle yargılama gücü, duyguları denetlemek ve hayatta zarar görmemek olduğu şeklinde özetledi . Benim de zaman zaman duygularımla davrandığım için zeki ama pek de akıllı olmadığıma karar verdi.
Akılla duygu... İşle sanat.... Menfaatla dostluk... Denetimle tutku... ikiyüzlülükle kavga... daha belki birçok benzer karşıtlık bulunabilir.
Kanımca dünyayı yaÅŸanır kılan duygulardır .Sanatı yaratan duygulardır. Yalnızca para kazanmayı düşünen bir sanatçı ne kadar yaratıcı olabilir ? Sanat aklın deÄŸil duyguların çoÅŸkuyla sel gibi akmasıyla oluÅŸur.Yaratıcılıkta zeka ve duygu vardır ,akıl yoktur. Ama iyi bir iÅŸ insanı veya yuppi olacaksanız elbette aklınızı kullanacaksınız! Paranızı dolara mı , yoksa borsaya mı yatıracağınıza duygularınızla karar veremezsiniz. İş iliÅŸkilerinde devamlı rekabet vardır. Buna karşı devamlı aklınızı kullanmak kendinizi kollamak zorundasýnýzdýr. En kızdığınız , boÄŸazlamak istediÄŸiniz kiÅŸinin - aklınızı kullanarak- yüzüne gülmek zorunda kalabilirsiniz. İşyerinde aklınızı kullanarak menfaatlerinizi herÅŸeyin üstünde tutar dostlukları çok fazla önemsemeye bilirsiniz . Ya da tutkularınızı, çoÅŸkularınızı , hüzünlerinizi akılınızla denetleyerek etrafa çaktırmazsınız. Hüzünler, sevinçler, kıskançlıklar, tutkular, aÄŸlamak, baðýrmak . Bu duygular çok insanidir. Ama özellikle erkek dünyasında duyguların gösterilmesi zayıflık göstergesidir.
Arkadaşım biraz haklı , Haklı çünkü baktığı zaman ben duygularıyla davranan yargýlama gücünü kullanmayan biriyim. Bir filmden çıkarken beni hüngür hüngür aÄŸlarken görmeniz çok mümkündür. Halbuki pek çok kiÅŸi aynı filmi seyrederken benimle aynı duyguları hissetse bile içinden gelen aÄŸlama isteÄŸini bastırır , nedense baÅŸkalarının aÄŸladığını görmesini istemez , Ayrıca zaten o bir filmdir, gerçek deÄŸildir. Böylece duyarlılığımızı, bastırmayı .duygularımızı örneÄŸin aÄŸlayarak ifade etmemeye ve kanımca giderek belki de duyumsamamaya baÅŸlarız. Canımızı yakan bir konuda da aÄŸlamayarak, sinirlendiÄŸimizde bağırmayarak, ya da içimizden geldiÄŸi halde çılgınca ÅŸarkı söyleyip dans etmeyerek çok”düzgün” bir kiÅŸi olabiliriz. Pazarda dolaşırken gözlerinin içi gülen bir çocukla elalemin çocuÄŸu diyerek oynaÅŸmazsak , giderek o güzelliÄŸi görebileceÄŸimizden şüpheliyim. İçimizde fırtanalar yaratan tutkulara, sevgilere, kıskançlıklara hep aklımızla gem vurmamız öğretilir. Hep sınırlar vardır. Oysa duygularının çoÅŸkusunu yaÅŸamak; acıyı, hüznü, sevinci, çoÅŸkuyu, hiddeti kanımca zor ,
Enflasyon, geçim derdi. İş hayatındaki rekabet ve çatışmalarla baÅŸedebilmek için hep aklımızı kullanmak zorundayız. Bu koÅŸuÅŸturma içinde kendimize ayırabileceÄŸimiz ve ayırabildiÄŸimiz zamanımız o kadar az ki... İşte bu zamanlarda duygularımı denetlemek istemiyorum. AÄŸlamak. kavga etmek . dokunmak. seviÅŸmek. zıplamak. sarılmak, bağıra bağıra ÅŸarkı söylemek velhasıl içimden ne geçiyorsa onu yapamak istiyorum. İnsanları seviyorum, doÄŸayı seviyorum, çocukları seviyorum, Bana ait bu zamanlarda beni böyle seven ve akıllılarını, hırslarını ön plana çıkarmayan içten davranan, kendini kısıtlamayan insanlarla beraber olmak istiyorum. Bir anlamda hesaplı ve kitaplı olmak olan “akıllı” olmayı istemiyorum. Akıllı olmayı seçmiyorum. Yukarıdaki tarif çercevesinde akılın insanların özgürlüklerini sınırlandığını, kiÅŸileri belli kalıpların içine hapsettiÄŸine inanıyorum. ve en azından özel hayatımda “akıllı” olmak istemiyorum. “Akıllı” olsam bugün yaÅŸadığım güzellikleri de, hüzünleri de, çoÅŸkuları da, acıları da yaÅŸamayacağım ve tabi ki ben olmayacağım.